Yavaş seyahat terimi trend olmaya başlamadan önce, Lizbon’un yaklaşık 80 mil güneydoğusundaki Portekiz’in Alentejo bölgesi zaten bu tanımı tamamen karşılıyordu. Zamanında Portekizli tatilciler mütevazı yaz tatilleri için bölgenin engebeli üzüm bağlarına, mantar çiftliklerine ve uçsuz bucaksız görünen kıyı şeridine yöneldiler. Burası zamanın yavaş aktığı bir yerdi. Bir müddet sonra dünyanın bu bölgeden haberi oldu ve Alentejo’nun büyüleyici küçük köylerinin ve seyrek nüfuslu plajlarının abartısız muhteşem kaçamaklar için uygun olduğunu anladı. İlk olarak, küresel sörf ve güneş tutkunlarının on yıl önce akın etmeye başladığı pitoresk sahil kasabası Comporta vardı. Sonrasında bu tatilciler Comporta’nın güneydeki mütevazı komşusu Melides’e doğru ilerlerken, günümüzde gösterişli pirinç tarlaları ve masmavi sular şık otelleri, modernist villaları ve ünlü şeflerin restoranları ile bu bölge çevrelenmeye başladı.
Ayaklarınız sıcak kumların üzerinde kayarken çevredeki çam ve okaliptüs ormanlarından gelen nefis kokuyu derin derin içinize çekmek istersiniz. Parıldayan kırmızı güneş, ufkun altına yavaşça batıyor ve ışığı, bu inanılmaz derecede pitoresk Portekiz sahilini pembe bir renge büründürüyor. Kıyı şeridinden çıkan dramatik, antik kumtaşı kayalıkları, hava koşullarından yıpranmış sarp kayalıklar, mağaralar ve oyuklarla serpiştirilmiş, güneşin son ışınlarını yakalayan, göz kamaştırıcı altın renginde parlıyor; unutulmaz bir manzara. Lizbon’un yaklaşık 130 kilometre güneydoğusunda, Portekiz’in Alentejo bölgesindeki Atlantik kıyısındaki gizli bir mücevher olan Melides bu sene de vazgeçilmeyen destinasyonlardan biri.
New York Times bir zamanlar Melides’i “1950’lerde Saint-Tropez’in olduğu şey” olarak tanımlamıştı ve bunun nedenini anlamak kolay. Bu bozulmamış kıyı vahası, sonsuz uzunlukta ve çoğunlukla ıssız bir kumsala sahiptir; küçük köyler ile uçsuz bucaksız okyanusun dalgaları arasında sayısız kuşa ve su faunasına ev sahipliği yapan, yemyeşil bitki ve çiçekler açısından zengin büyük bir lagün bulunmaktadır. Melides, görebildiğiniz kadar hafif inişli çıkışlı tepeler, üzüm bağlarıyla yeşil yamaçlar, pirinç tarlaları ve el değmemiş manzaralarla çevrilidir. Yerel halk bu destinasyonun zevklerine uzun süredir aşinadır ve günlük hayattan uzaklaşmak için buraya gelmektedir. Ancak turistler açısından bölge hâlâ gözden kaçıyor. Son yıllarda daha çok keşfedilen bu bölge her geçen gün daha çok tanınır hale gelmektedir.
Grândola topluluğunun bir parçası olan küçük Melides köyü, zamanın yıllar önce yavaşlamış gibi göründüğü, güzelce korunmuş bir tarihi merkeze sahiptir. 18. yüzyıldan kalma güzel bir kilise, kırmızı kiremitli çatılara sahip beyaz badanalı küçük kır evleriyle çevrilidir. Mavi pencere çerçeveli cepheler neşeyle parlıyor; Eskimiş parke taşlı dar sokaklar sizi geleneksel pastanelerin, el yapımı çömlek satan dükkanların ve rustik spesiyaliteler sunan ilginç hanların önünden geçirir.
1980’lerde dünyaca ünlü ayakkabı tasarımcısı Christian Louboutin tesadüfen buraya geldi ve bu sakin küçük köye anında aşık oldu; öyle ki bir ev satın aldı ve düzenli olarak ziyaret etmeye başladı. Burada birçok hafta geçirdi ve Melides’in ona, moda dünyasındaki inanılmaz derecede yoğun yaşam tarzıyla başa çıkabilmek için gücü kapatıp tekrar açması için sakin bir ortam sağladığını keşfetti. Daha sonra aklına burada bir restoran açma fikri geldiğinde belediye başkanı ondan bunun yerine bir otel düşünmesini istedi.
Louboutin bunu kabul etti ve bu yılın nisan ayında lüks butik oteli “Vermelho”yu (Portekizce “kırmızı”) açtı. Bu, ayakkabı tasarımcısının kalbine yakın bir projedir ve en az Louboutin’in moda markasını dünyaca ünlü bir stil ikonu haline getiren imza niteliğindeki kırmızı tabanlı, gösterişli yüksek topuklu ayakkabılar kadar zarif ve abartılı. Ama bu eski köyde lüks bir otel biraz yersiz değil mi? Yeni otel, Melides’in aşamalı evriminin yalnızca son adımıdır. Portekizli emlak geliştiricisi Miguel Carvalho, Vermelho’nun açılmasından dört yıl önce, çam ormanının ortasında modern villalar ve galerilerden oluşan bir kompleks olan “Melides Art”ı hizmete açarak kasabayı sanatseverlerin mutlaka görülmesi gereken yerler listesine koymuştu. Sanat sergileri sürekli bir ziyaretçi akışını beraberinde getiriyor ve zaman zaman seçkin konuk çevreleri, yeni çıkan sanatçılarla samimi konserlere ve akşam yemeklerine davet ediliyor. Merkez, benzeri görülmemiş bir uluslararası başarıya sahiptir ve minik Melides’i haritaya sağlam bir şekilde yerleştirmiştir.
Hatta web sitemizde ünlü ayakkabı tasarımcısı Şouboutin’in açmış olduğu otelin haberini yayınlamıştık. Hatırlamak isteyenler aşağıdaki linki tıklayabilir.
Yeni ziyaretçiler için bir dizi yeni spor aktivitesi de ortaya çıktı. Kıyı şeridi boyunca uzun, koyu sarı renkli kayaların yükseldiği bazı yerlerde, kayaların mükemmel fırlatma rampası olduğunu keşfeden yamaç paraşütçülerini göreceksiniz. Sabahın erken saatlerinde, sörfçülerin ve sahil boyunca dolaşan insanların üzerinde sessizce daireler çizerek fark edilebilirler. Biraz daha az adrenalin gerektiren aktiviteler arasında sahilde uzun yolculuklar, yoga, bisiklet gezileri (köy merkezinde bisiklet kiralama hizmeti mevcuttur) ve geniş mantar meşesi ormanları ve büyüleyici çam ağacı ormanlarında yürüyüşler yer alır. Ve son olarak, burası ornitologları gerçekten çok mutlu eden bir yer; kanolarda, ellerinde dürbünlerle lagündeki zengin kuş yaşamına hayranlıkla bakarken görülebilirler.
Portekiz deyince bizim Doğa Dostu Otellerimiz arasında hemen hatırlayacağınız Craveiral Farmhouse var. Üstelik Melides’e sadece 1 saat uzaklıkta. Bu destinasyonumuz ile ilgili detay sayfamıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Sestri & Dinle
Merhabamız rengini Ege’den alır…
Kırmızımız rengini Mevlana ve Yunus’un Aşk’ından getirir…
Boyandık yola düştüğümüzde Ege’den maviye; karadaki denizden de kırmızıya.
Şimdi Sestri ve Dinle birlikte boyayacak tüm dünyayı ve Anadoluyu yeniden ve en yenisinden maviye kırmızıya….